Deliorman' daki Türklerin Kökeni sadece Anadolu Değil.
Gönderen
gürcan
DELİORMAN – DOBRUCA – Etnik Gruplar
Dobruca sözü ; Dobrotiç’ ten alınmıştır. Dobrucanın, Deliormanın doğusunda, Karadeniz kıyısında yaşayan Oğuz Türklerinin başına Docrotiç geçmiştir. Bunun adına izafeten Dobruca denilmiştir. Güney-batı bölgeye DELİORMAN denilir.
Türk kavimlerinden, Alanlar, Hun’ lar (M.S.4.) geçmişler, Avarlar (M.S. VI. yy. Köstence’ ye 3 bin kişi) (N.İorga), VII. yy. İtil (Volga) Bulgar Türkleri 40 bin kadar, Asparuh Han ile gelip Karadenize yakın yerlere yerleşmişlerdir. Sonra aynı ırktan Peçenek’ ler gelip Tuna kıyısına Kuzey ve Güneye yerleşmişlerdir. XI. yy. Uz’ lar yahut Guz veya Oğuz’ lar ve biraz sonra Kumanlar Dobruca’ nın güneyine ve Karadeniz bölgelerine, Deliorman taraflarına yerleştiler.Kıpçak bozkırından Dobruca’ ya gelen Peçenek’ lerin bir kısmı, Bizans uyrukluğunu ve Hristiyanlığı kabul etti. Bir kısmı da Kuman’ lara ve Macar’ lara katıldı.(A.İ.Monoff)
Rum tarihçisi Poparigopol şöyle yazar : 1065 yılında Tuna boylarında, kuzeyden 600 bin (Skilitzi) veya 60 bin (Zonara) Uz veya Oğuz adlı Türk kavmi Tuna’ yı geçti. Bir süre sonra Uz’ ların bir kısmı Bizans’ a boyun eğdi, bir kısmı Kıpçak bozkırına geri döndü. 1224’ te Moğollar’ın mağlup ettiği Rus ve Kuman birleşik ordusu içindeki Uz’ lar aileleriyle birlikte Tuna’ yı geçip, Dobruca’ da yerleşmiş olan Türklerden Peçenek’ lere ve ve İlkbulgar (Protobulgar)’ lara ve Deliorman’ da yaşayan diğer Türk boylarına katıldılar. Uz’ lardan Hristiyanlığı kabul etmiş olanlar, Karadeniz kıyılarında Mangalya, Kavarna, Balçık, Varna daha içerde Silistre ve köylerine yerleştiler. Buralarda Uz, Oğuz, Hristiyanlığı kabul ettikten sonra Gagauz adıyla anıldılar.
Moğollar’ dan kaçan Kuman’ lar, Bizans topraklarına yerleştiler. Bir kısmı Hristiyan Uz’ larla ve bir kısmı da İlkbulgarlar, Müslüman GACAL-PEÇENEK’ lere karıştılar. En büyük kısmı da Trakya ve Makedonya’ ya yerleştiler.(Pomaklar)
Bugün DELİ ORMAN’ da ve çevresinde İlkbulgarların, Peçenek’ lerin, Kuman’ ların, Uz’ ların ve daha sonra gelen Osmanlı Türklerinin torunları yaşamaktadır. 19 yy.’ da bunlara bir miktar Kırım göçmenleri Türkler de katılmışlardır.
Uz boyları ve İlkbulgarlar arasına yerleşen Hristiyanlık, Deli Orman’ da kütle halde yaşayan Peçenek’ ler arasına giremedi. Bunların İslam dininde kalmalarına, ortak Türk veya GACAL, yahut ÇİTAK adlarını muhafaza etmelerine engel olamadı. (A.İ.Manoff)
Çek Arkeolog’ u Şkorpil’ e göre Peçenek’ ler, Deli Orman’ daki diğer Türk boyları gibi, Bulgaristan’ ın birkaç bölgesine dağılmışlardır. Deli Orman’ da kütle halinde kalanlar ise İlkbulgarlardır. Bunların bir kısmı belki diğer boy’ larla karışarak GACAL adını almıştır. Şkorpil, Gagauz’ larla GACAL’ ların VII. yy.’ ın ikinci yarısının başında Kral Asparuh ile birlikte Balkan yarımadasına gelmiş olan Protobulgar’ların kalıntıları olduklarını sanmaktadır. Bu değerlendirme, gerçekten uzak olarak kabul edilmektedir.
Dr. V.N. Zlatarski, Bizans sınırlarını geçen Peçenek’ lerin sayısını 800 bin, Kuman’ ların sayısını 40 bin olarak verir.
Skilitzi, Attaliatis ve Kedrin ise ; Uz’ ların sayısı 600 bin idi, Bunlar XII. yy.’ da gelip buralara yerleştiler. XIV.yy.’ da akraba ve Müslüman olan Osmanlı Türkleri geldiler. Dili, Dini ve gelenekleri Osmanlı Türklerininki ile hemen hemen aynı olan Peçenek’ ler, Osmanlıların gelmelerinden ötürü asla yabancılık ve yadırgama duymadılar, derler.
Bugünkü Gagauz’ lar ve Gacal’ lar, bazı iddialar gibi yalnız Deli Orman ve Dobruca İlkbulgarlarının kalıntıları olmayıp, Deli Orman’ da Tuna çevresinde ve Dobruca’ daki Türk boylarının(Peçenek’lerin, Kuman’ların özellikle Uz-Oğuz’ ların) torunlarıdırlar. Bunların Anadolu’ dan değil, Kuzey’ den, Kıpçak Bozkırı’ından geldiklerini kabul etmek gerekmektedir.(A.İ.Manoff ve Kovalski)
Müstecip Ülküsal, A.İ.Manoff’ a dayandırarak şöyle bir tarih vermektedir. 123-31 yılında II. Asen’ in fermanına göre birçok Türk boy’ unun toplu olarak yaşadığı bölgeye “Kavurna Memleketi” (Kavarna) deniliyordu. Çoğunluğu Hristiyan Uz’ lar olan ülke kısmen Bizans’ a tabi idi.
Bizans İmparatoru VIII. Mihail, yanına sığınmış olan İncoinum(İnkonyum) Sultanı İzzettin Keykavus vasıtasıyla Uz’ ları kontrolde tutmak için ona Karvuna Ülkesini verdi.
Viyana’ da bulunan Frasca (Matbuu hatası olup aslı Farsça el yazma olmalı) el yazma “Oğuzname” den öğrenildiğine göre İzzeddin Keykavus gemileri ile Anadolu’ dan kaçıp Varna’ ya geldi. Keykavus Karvuna’ da maiyeti ve taraftarları ile bir Devlet kurdu. Bizans’ ın sınırlarını dış güçlerden koruyacaktı.
Devletini kurmuş olan Keykavus, yerine amcası Sarı Saltuk’ u bırakarak 1263 tarihinde İstanbul’ a gitti. Yeni devlet, resmi Dini Hristiyanlık olduğundan, Din işleri bakımından, Kavarna Exarhı vasıtasıyla İstanbul Patrikliğine bağlandı. Hristiyan olan ve Gagauz adını almış olan Uz’ lar yeni devlette en önemli unsur olarak kabul edildiler.
Sarı Saltuk’ un ölümünden sonra (1346) bunun yerine geçecek bir misarçı çıkmadı. Bunun sebebi, Selçuk Tüklerinin başka bir tarafa göçmüş olmaları mıdır, yoksa hakimiyet için Türk boyları arasında ortaya çıkan savaşlar mıdır, bu husus iyice bilinmemektedir. Bilinen cihet, Çar Asen’ in komutanlarından olan Kuman asıllı Hristiyan Balik’ in Oğuz boy’ larının başına geçmiş ve Bizans İmparatoru VIII. Mihail Paleolog’ un yardımıyla egemen Oğuz Devletini kurmuş olmasıdır.
(SARI SALTUK) ; Ahmed Yesevi Hazretleri, Hacı Bektaş-ı Veli’ den sonra, Sarı Saltuk’ u (asıl adı Muhammed Buhari) Horasan Erenlerinden 700 kişi ile ona imdada gönderdi. Meşhur tahta kılıcını Sarı Saltuk’ un beline kuşatarak şu nasihati verdi. “Saltuk Muhammed’im, Bektaş’ ım seni Rûm’ a gördersin, var git, Leh diyarında Makedonya ve Dobruca’ da 7 Krallık yerde nâm ve şân sahibi ol.” Sarı Saltuk ve yanındaki 700 mücahid, gazi derviş Anadolu’ ya geldiler. Hacı Bektaş-ı Veli, Ahmet Yesevi Hazretlerinin emrine uyarak Sarı Saltuk’ u Dobruca’ ya gönderdi. Sarı Saltuk ve arkadaşları Bizans ucunda derviş gazilerin öncülüğünü yaptılar. Gittikleri yerlerdeki ahalinin pek çoğu Sarı Saltuk ve arkadaşlarının güzel ahlakı ve örnek yaşantısını görerek Müslüman oldular. Sarı Saltuk Sakarya boyundan geçerekBaba Dağı’ nı merkez edindi. Oğuzname’ de Sarı Saltuk’ un 1263-1264 (H.662) senelerinde Dobruca Baba Dağı havalisinde bulunan Mücahid dervişleri irşad ve idare ettiği bildirilmektedir. II. Bayezid Han Kili ve Akkerman kalelerinin fethinde buraya Türbe ve Camii yaptırdı. (Evliyalar Ansiklopedisi 10. cilt s. 195 Türkiye Gazetesi Yayınları)
Balik’ in ölümünden sonra(1357) Oğuzlar’ ın başına ve Balik’ in tahtına (ismi Slavcaolan) Dobrotiç gelmiştir. Oğuz Devleti Dobrotiç zamanında kuvvetlendi. Selçuk Türklerinden kalan Filo güçlendi. Karvuna memleketi bunun adına izafeten Dobrotiç Yurdu adını aldı. Yeni Türk yazarlar buraya Dobruca dediler. Dobrotiç’ in ölümünden sonra yerine Rum olan anası İanho geçti. 1398 yılında I. Sultan Bayezit’ in buraları fethetmesi ile Oğuz Devleti ortadan kalktı.(A.İ.Manoff)
Karadeniz’ in kuzeyinde, Kıpçak Bozkırı’ ında, Cuçi ulusu-Gök Ordu-Altın Ordu Devletinin kurucusu, Cengiz Han oğlu, Cuçi oğlu Şaman dinine mensup Batu Han’ dan sonra Müslüman kardeşi Berke Han zamanında (1236-1266) Altın Ordu Devleti çok gelişti ve zenginleşti. Merkezi İtil suyu ağzındaki Saray şehri idi.
Aksak Timur, Altın Ordu Han’ ı Toktamış Han’ ı mağlup ettiği zaman Kıpçak Bozkırı’ ındaki Tatarlardan bir kısmı Dobruca’ ya kaçtı. Altın Ordu Devletinin dağılmasından sonra Kırım Giray Han’ lığı zamanında da Tatar Türkleri Dobruca’ ya göç ettiler.
Yıldırım Bayezit, Dobruca’ yı zaptedince 1502’ de Kıpçak Bozkırı’ ında yaşayan Tatar Türklerini Dobruca’ ya yerleşmeye çağırdı.
Kanuni Sultan Süleyman Ağustos 1538’ de Dobruca’ dadır. Padişah’ a refakat etmiş olan Türk bilgini Nasuh Matraki’ nin (Fetihname-i Kara Boğdan) eserinde ve Feridun M.Emecen’ in (Münşaat, ms, 12, 602 vd.) ruznamesinde tafsilat vardır.
1593-1595 yıllarında Romen baskısından dolayı Bucak (Baserabya) dan Dobruca’ nın boş yerlerine Tatar’largeldiler. (N.İorga)
1783’ te Kırım Rusya’ ya bağlanınca Kırım Türkleri kütle halinde Türkiye’ ye göç ettiler, bir kısmı arabalarla Bucak’ tan geçerek Dobruca’ da Köstence, Kavarna, Balçık ve Varna’ ya yerleştiler.
1856-1860 yılları arasında Kırım Tatarlarından 100 bin kadarı Dobruca’ ya çıktı(F.Bianconi)
XV. yy.’ dan itibaren Dobruca ahalisinin büyük çoğunluğunu Kıpçak Bozkırı’ ından, Anadolu’ dan ve Kırım’ dan gelen Türkler teşkil etmişlerdir.
Osmanlı Dobruca’sında Türklerden başka, çoğu Müslüman olan Çingeneler, Rumenler, Rus Çar’ ı Deli Petro’ dan kaçan Rus ve Ukrain’ ler, Bulgar’ lar, Gagauz’ lar, Rum’ lar, 1841-1848 arasında göçmen gelen Alman’ lar, Kuzey Kafkasya’ nın Rus’larcaistilasından sonra gelen Çerkes’ ler, Yahudi’ ler ve diğer milletler yaşamışlardır.
XVII. yy.’ da Dobruca’ da seyahat etmiş olan Evliya Çelebi, Silistre ve Deli Orman’ daki Türklerden bahsederken ; Karadeniz’ in kuzeyinden gelen Tatar’ lar, Anadolu’ dan gelen Türkler ve Yeniçeri’ler buralara iskan edildiler. Bunların Ulah’ lar ve Bulgarlar la karışmalarından Çitak’ lar türemiştir ki bunlar Türkçeyi ayrı bir şive ile konuşurlar der.(Seyahatname 2. cilt syf.134-146)
1683’ te, İkinci Viyana kuşatmasından sonra Rus ve Avusturya’lıların saldırılarına uğrayan Dobruca, iki taraf askerlerinin geçit ve konak noktası oldu. Bu savaşlar sırasında, Köy ve Kasabalar işgal ediliyor, yağmalanıyordu. Osmanlı Ordusu da geri çekilirken götürebildiklerini birlikte alıyor, alamadıklarını tahrip ediyor, zahire ambarlarını, Köyleri yakıyor, bunların düşman eline geçmesine engel olmaya çalışıyordu. Bütün bu yağma ve yangın karşısında Türk ve Müslüman ahali Osmanlı Ordularıyla birlikte Güneye çekiliyordu. Gidenlerden bir kısmı barış olunca geri dönüyor, bir kısmı Rumeli ve Anadolu’ ya yerleşiyordu. Rus’ lar geri çekilirken de Rus’ lara yardım edenler, Rus’ larla birlikte Tuna’ nın öbür tarafına geçiyorlardı. Bu savaşlardan sonra Dobruca’ nın nüfusu azalıyordu.
Prut savaşından Plevne muharebesine kadar kısa aralıklarla 150 yıl Türk-Rus savaşları sürdü.
1877 Osmanlı- Rus savaşında Dobruca’ dan göçmüş olan pek çok Kırım Türkleri Varna, Şumnu, Pravadi civarlarına kadar gidip durmuşlar, oralarda, bilhassa Kırım Türklerinin köylerinde ve eski yurtlarının evlerinde 9-10 ay kadar barındıktan sonra, bir kısmı geri dönerek kendi köylerine gelmişlerdir. Bir kısmı da ileriye, Edirne köylerine veya Anadolu’ ya göçmüşlerdir. ( Buradan anlaşılıyor ki ; Dobruca’ dan güneye yani Deliorman bölgesine henüz Ruslar Dobruca’ ya girmeden göçler olmuş. Ve Deliorman’ da Dobruca’ dan gelenler boş köyler ve evler bulmuşlar. O halde Deliorman’ dan Rus’ lar girmeden önce Anadolu’ ya göç başlamış. A.O.GÜRCAN)
Dobruca’ da yüzden fazla Türk ve Tatar köyünün pek çoğu, 1878 yılındaki Osmanlı-Rus savaşında, Türklerin askere alınmaya başlandığı 1883 yılında ve kıtlığın hüküm sürdüğü 1899 yıllarında boşalmıştır.
Hacıoğlu Pazarcık’ ta Kırımlı Türklerin terk ettikleri, fakat Anadolu Türklerinin oturmağa devam ettikleri köyler şunlardır.
Bu köylerin Türkçe isimleri II. Dünya savaşı arefesinde Romence ve Bulgarca’sıyla değiştirilmişlerdir. 1910 yılında ise Bulgar nüfus sayımı yapılmıştır.
DELİORMAN TÜRK TİPLERİ ve LEHÇELERİ
Deliorman Türkleri uzun boylu, geniş omuzlu, mütenasip endamlı ve yakışıklıdırlar. Bunlar arasında açık kestane renkli, sarı saçlı ve mavi gözlü olanları diğer tiplerden daha fazladır.
Bunlar Silistre’ nin güney ve doğu-güneyinde, Pazarcık’ ın batı ve batı-güneyinde yaşamaktadırlar.
Şivelerine gelince, şimdiki zaman sigasındaki (o) harfini söylemezler. Mesela ; Geliyorum, gidiyorum diyecekleri yerde (geliyirim, gidiyirim) derler. Zeki ve cevval insanlardır. Geleneklerine ve adetlerine bağlı, muhafazakardırlar. Bu belki bir bölgede yabancı milletlerle görüşmeyerek toplu halde oturmanın, şehirlilerle fazla temas etmemenin sonucudur.
Tarihçilerin ve bilhassa A.İ.Manoff (Bulgar yazar)’ un yazdıklarına göre, bugünkü Deliorman Türkleri, 8. yy.’ da Dobruca’ ya gelerek büyük kütleler halinde Tuna boylarına ve Deli Orman bölgesine yerleşmiş olan Peçeneklerin torunlarıdır. Türk kavminden olan Peçenekler, yukarıda görüldüğü gibi Orta Asya’ dan batıya yapılan Türk akınları sırasında Karadeniz’ in kuzeyinden gelmişlerdir. Bunlar bu bölgeye daha evvel gelmiş olan Bulgar Türkleri ile karıştılar.
Arap coğrafyacılarından El-Bekir, 1059 yılında, bir İslam mürşidinin Peçenekler’ in arasına giderek bunlardan 12.000 kişiyi Müslüman yaptığını nakleder.
XI. yy.’ ın sonlarında Dobruca’ ya yayılmış olan Kuman’ ların bir kısmı, kardeşleri Peçenek’ lerin arasında Müslüman oldular.
XII. yy.’ da Dobruca’ nın güneyine ve Karadeniz dolaylarına, Deli Orman bölgesine Uz (bugünkü Gagauz) Türkleri 600 bin nüfus olarak geldiler. (Skilikzi’ ye, Attalyatis’ e veKedrin’ e göre) Bunların pek azı Müslüman ve pek çoğu Hristiyan oldular. Müslüman olanlar Peçenek’ lerle karıştılar. Müslümanlığı kabul etmiş olan bu Türk unsurlar Gacal veya Çitak adını aldılar.
XIV. yy. sonlarında Osmanlı Türkleri Dobruca’ yı zaptettikleri zaman Deli Orman’ da kalabalık ve sık Müslüman Türk kütleleri buldular ki bunlar yukarıda bahsettiğimiz Gacal’ lar ve Çitak’ lar idi.
A.İ Manoff eserinde diyor ki ; Gacal’ lar ile Gagauz’ lar hemen hemen aynı adet ve geleneklere sahiptirler. Bilhassa lengüistik özellikleri, diğerine çok yakındır. Anadolu’ dan gelmiş olan Osmanlı Türkleri ile böyle bir yakınlık yok denebilir. Bu cihetleri göz önünde tutarak kesinlikle diyebiliriz ki Gacallar ve Gagauzlar, Deli Orman bölgesinde ve Karadeniz sahillerinde eskiden beri yaşamakta olan ve aynı menşe’ den gelen ve buralara kuzeyden inen insanlardır. Türkolog Prof. T. Kowalski de bu kanaattedir.
Tuna boyu Türklerinin taşıdığı özellikler, bu Türklerin, Balkan yarımadasının Osmanlılar tarafından zaptından sonra, Anadolu’ dan getirilmiş alelade göçmenler olduklarını kabul etmemize müsait değildir. Bu faraziye, Dinleri sebebinden Gagaguz’ lar hakkında da kabul edilemez.
Ayrıca Manoff, Gacal’ larla Gagauz’ ların aynı lehçede konuştuklarını, bu lehçenin Osmanlı Türk lehçesinden farklı olduğunu aşağıdaki misallerle gösteriyor.
GacalcaGagauzcaOsmanlıca
OulumOulumOğlum
TaukTaukTavuk
Siir etSiir etSeyr et
BeegirBeegirBeygir
DouruDouruDoğru
DiilDiilDeğil
DiişirimDiişirimDeğişirim
ÂşamÂşamAkşam
“Uzun zaman Müslüman Türkler yani Gacal’ lar Anadolu’ dan gelmiş olan Türklerle temasları ve bunların kültürel etkileri neticesinde eski lehçelerinden bazı özelliklerikaybetmiş olabilirler ama bu esası değiştirmez” diyor.
Silistre’ nin kuzeyinde ve kuzey-doğusunda, Pazarcık’ ın kuzey, doğu ve güneyindeki ovalık bölgelerde yaşayan Türkler orta ve kalınca vücutları ile daha ziyade Orta Anadolu Türklerini andırırlar. Konuşmaları ve şiveleri de onlarınkine benzer.
Deli Orman Türkleri, hemen hepsi başlarına renkli uzun sarık ve bellerine uzun, geniş, renkli kuşak sararlar. Üstlerine kaytanlı dar yelek ve dar pantolon giyerler. Şehir ve kasabalarda oturanları bu milli elbiseyi çıkarmışlar, modern elbiseler giymişlerdir.
Kırım Türklerinin düğünlerinde; fakir düğünlerinde davul-zurna bulunur. Orta halli ve zenginlerin düğünlerinde incesaz veya nefesli çalgı ile birlikte yaylısaz takımı bulunur. Dobruca’ daki çalgıcıların çoğunluğu Müslüman Çingenelerdir.
Kırım Türklerinin düğünlerinde, gelin arabasında, gelinin yakın akraba hanımları bulunur. Bunlardan biri gelinin önderi, kılavuzu olur. Buna CENGE (yenge) denir.
Kırım Türklerinde gelen gelini müjdeleyene, (damadın akrabası olacak) gömlek, kumaş vs. hediye verilir. (Aslında gelini köye girmeden yarı yolda damat karşılar., yanında köy delikanlıları vardır. Gelin, kendi işlediği hediyelikleri ki dokuz derler (dokuz adet don, gömlek, mendil vs.) damada verir, o da atına takıp köye geri gider. Karşılamaya damat gitmezse yakınları o zaman giderler.)
Kırım düğünlerinde, gelin gelip arabadan indirilince, ihtiyar bir kadın, kuruyemiş ve ufak para sağa sola saçar. (Burada indirmelik, gelinin kardeşi gelmişse önce onun gönlü hediyeyle yapılıp sonra gelin indirilir.) Gelini arabadan; gelinin ağası veya erkek kardeşi, yoksa en yakın erkek akrabası kucağına alarak içeri götürür. Gelin indikten sonra yemekler yedirilir. Gençler, erkekler toplaşır, güreşler başlar. Üç güreşçiden hakem kurulu oluşturulur. Güreşler evvela çocuklardan başlar. Heyet hediyeleri kararlaştırır. Bir kişi yenene …..lira, üç kişi yenene bir şal, bir gömlek vs. Baş güreşi kazanana koç, tay veya para verilir. En hızlı güreşler gençlere sıra gelince başlar. Güreşler, köylerin delikanlılarından meydana gelen güreşçiler arasında yapılır. Aynı köyün gençleri karşı köylerin gençleriyle güreşir. Güreşi kazanan hangi köy delikanlısı ise, hangi köylüyse, şeref bütün o köy delikanlılarınındır. Kazanılan hediyelerin bez kısmı bir sırık ucuna bağlanır. Güreş sırığını arabalarına dikerek köyün içini türkü söyleyerek dolaşırlar ve köylerine dönerler. Bu surette yıllarca güreş kazanan ve “Pehlivan” adını almış delikanlılar vardır. Zenginlerin düğünlerinde at yarışları da yapılır. 1.ci, 2. ci ve 3. cü’ye bahşişler verilir.
DAMAT TIRAŞI; damat, büyük odanın ortasına oturtulur. Berber damadı tıraş etmeye başlar. Çalgılar, tıraş havası çalmaktadır. Delikanlılardan birisi “Tıraş yok, benim havam çalınacak” der ve berbere bahşiş verir. Tıraş durur, çalgılar delikanlının havasını çalar. Berber yine tıraşa başlar. Sonra diğer bir delikanlı tıraş yok der, berbere bahşiş verir ve onun havası çalınır. Böylece tıraş iki saat te sürebilir. Tıraştan sonra güveyi, kız tarafından verilmiş olan yeni elbiseleri giyer. Damat, gündüzden zaten yıkanmıştır. (Bu düğünün son gecesi olur,gerdeğe sabaha karşı girilir.) Gerdeğe girerken sağdıç ve birkaç kişi damadın arkasından yumruklar. Damadın uyuşukluğu gitmesi için vuruluyormuş.(Güneş doğarken düğün bitiyor.)
(Dobruca’ da) Deli Orman bölgesindeki köyler arasında çok büyük ve nüfusu kalabalık olanlar vardır. Bu köyler, genel olarak bir dere ile veya bir tepe ile birkaç mahalleye bölünmüşlerdir. Her mahallenin bir adı, ağası, hocası, Camii, okulu, öğretmeni ve odası vardır. Türk mahallelerinin varlığı ve ayrılığı, bu köyleri kuran halkın veya cemaatin vaktiyle ayrı bir bölgeden, köyden, yahut başka bir Boy’ dan veya Uru’ dan (soy ve aileden) gelmiş olmasındandır.
AYAT; Dobruca’ daki Kırım Türkleri, ocaklığın olduğu odalara veya iki oda ortasındaki ocaklı salonlara AYAT derler. (Mutfak olarak kullanılır)
SUNDURMA; Dobruca’ da üst katta ev boyunca uzanan 1 m. Genişliğindeki çıkıntıya (çardak, balkon) sundurma denir. Alt katın veya yalnız salon olarak kullanılan Ayatın önündeki, evin önünde boydan boya uzanan açık çıkıntıya da Sundurma denilir.
KORANTA; (Dobruca’ daki) Bir aileye ait evler, ambarlar, ahırlar ve bahçeler bir çit veya kerpiç duvarlarla diğer ailenin ev ve eklentilerinden tamamen ayrılmış ve müstakil hale getirilmiştir. Bu şekilde ayrılmış olan bir aile varlığına Kırım Türkçesinde (Koranta Karaldısı) denilir.
YASTIK ÖRTÜLERİ; Kırım Tatarlarının odalarının sağ ve sol, karşı duvarlarının kenarından 7-8 cm yüksekliğinde, 50 cm genişliğinde kerpiçten “Tapçan” (sedir) vardır. Saman yastıklar bunun üstünde duvara dayalıdır. Yastık örtüsü, bütün yastıkları, üç duvarı kaplıyacak kadar uzundur.
TÜRK KIYAFETLERİ
Deli Orman Türk kadınları ev içinde don (şalvar) ve uzun entari giyerler. Başlarını şal, marama veya yemeni ile örterler. Sokağa çıktıkları zaman tepeden tırnağa kadar kara bir ferace veya çarşaf giyerler. Yahut mavi-beyaz, kırmızı-beyaz çizgili bir örtü alırlar. Bir erkek görünce yüzlerini de kaparlar. Tuna boyunda ve Tutrakan civarında oturan Türk kadınları sokakta renkli don giyerler ve başlarına yukarıda anlattığımız çizgili örtüyü alırlar. Ayaklarına yarım kundura veya pabuç giyerler. Bu bölgede yaşayan kadınlar ve kızlar erkeklerden çok gizlenirler. Düğün ve bayramlarda bile birbirlerini görmezler. Süslendikleri vakit boyunlarına altın dizileri takarlar ve başlarına oyalı ve ipek çenber bağlarlar. Kırım Türkleri, toplu halde, kadın ve erkek bir arada eğlenmeyi, milli müzik ve oyunlarla neşelenmeyi severler.(syf.99)
Kırım Türk erkekleri; don (şalvar) ve kısa entari giyerler. Bellerine düz beyaz veya kırmızı yün kuşak sararlar. İhtiyarlar başlarına fes giyerler ve üzerine renkli kısa bir sarık sararlar. Delikanlılar ise feslerinin üstüne, köşeleri renkli ipliklerle gergefte işlenmiş beyaz çevre sararlar. Kırım Türkleri “Dede” ye “Kartbaba” derler.
Kırım Türkleri yakın ve hatta uzak akrabaları ile de evlenmek istemezler ve evlenenleri çok azdır.
Kırım Türklerinin adetleri, oyunları arasında Nevruz, Tepreş ve Şamatlamak vardır.
Kırım Türklerinde yaşayan bir inanca göre; namaz (kandil) günlerinde ölülerin ruhları çıktıkları evlerin bacalarına konarlar ve evdeki yakınlarından Hatim Duası ve yağ kokusu isterlermiş. Bunun için Kandil günlerinde Yasin-i Şerif, Amme (Bir Surenin adı) okunur ve bazlamaç pişirilir. Bazlamaç; mayalı hamurların küçük, köşeli şekilde yağda pişirilmesidir.
TAHRİR DEFTERLERİ Tahrir defterleri, Osmanlı İmparatorluğu'na dahil memleketlerin sosyal, demografik ve ekonomik tarihine ait, benzeri başka hiç bir yerde bulunmayan mufassal istatistik kaynaklarıdır.
Bugün, Osmanlı Arşivi'nde ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyûd-i Kadime Arşivi'nde bulunan bu defterler arşivimizin en değerli koleksiyonlarından birini meydana getirmektedir.
Tahrir defterleri, Osmanlı İmparatorluğu'na dahil memleketlerin sosyal, demografik ve ekonomik tarihine ait, benzeri başka hiç bir yerde bulunmayan mufassal istatistik kaynaklarıdır.
Önemi anlaşılan bu defterlerin yayınlanmasına, Macaristan, Türkiye, Yugoslavya, Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Gürcistan, Suriye ve Ürdün'de başlanmıştır.
Osmanlı Arşivi'nde H. 835-1300/M. 1431-1882 yıllarına ait 1.100 adet olan Tahrir Defterleri, Ankara Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nde bulunan 2.322 defterle serî teşkil ederler.
Küçük Bir Hatırlatma Soyağacı çalışmalarında özellikle Baltık ülkelerinde internet aracılığıyla yapılan yayınlar ve secereye bağlama işlemleri,o toplumların kanunlarının ve muamelelerinin istismara kapalı olmasından dolayı güvenli bir ortamda gerçekleşmektedir. Ülkemizde her türlü dolandırıcılık ve hilebazlığın yapılabileceği varsayımı ve kanunlarımızın da bu konullarda yetersiz olması sebebiyle internet ortamındaki "soyağacı" sitelerine üye olunmaması ve özel bilgilerin buralara verilmemesini öneriyorum. Çünkü kredi kartı dolandırıcılığından tutun da arabanızın satışına kadar soy bilgilerinizi alan kişilerce sahte belge düzenlenip istismar edilebilir.Bir sabah uyandığınızda milyar borçlu ve arabanız, eviniz elinizden gitmiş olabilir. Yukarıda güzel temennileri olan arkadaşımız Türkiye dışında yaşadığını belirterek bunları söylüyor zaten. Türkiyedeki secere çalışmasında en büyük zorluğu "muhacirler"çekecektir. Çünkü "dışarıdan" gelmişlerdir. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde bulunanlar buna daha kolay ulaşabileceklerdir. Bu projenin bu kadar gecikmesinin sebeplerinden birisi Tük toplumsal dokusudur. Her ne kadar 12 asırdır Müslüman-Türk kimlikle de yaşamış olsalar, secerede çıkabilecek sonuçlar çoğu kişiyi memnun etmeyebilir. Bir Türk, ermeni, Rum veya başka bir milletten atalara sahip olduğunu öğrenebilir. Bu nedenle de secere çalışmaları kişisel boyutta kalmalı bence. Çok merak edenler için tabiidir ki ulaşılamayacak belge yoktur. Arşivler tüm araştırmacılara açıktır ve 2 aylık bir çalışmayla 1894 yılı sayımlarına ait bilgiler hazır elde vardır.Fakat en sağlıklısına 1904 yılı itibariyle ulaşabilirsiniz. Av. Selçuk Güven'in Soy Ağacı araştırması yapacaklar ile ilgili yazısından alınmıştır. http://kursunlukoyu.org/v1/index.php?option=com_content&task=view&id=147&Itemid=5#akocomment187
Müstecib Fazıl Üküsal,Romanya Dobrucası doğumlu bir Kırım Türkü.Bu yazdığı kitabın eski baskıları kütüphanelerde bulunabilir,yeni basımını çok bulamazsınız.Ama karşılaşırsanız lütfen okuyun.Bölgede yaşayan Türkleri her yönüyle bu kadar detaylı anlatan bir kitap zor bulunur.Derlediğiniz makale için teşekkürler.
Merhabalar.Ben bir Deliormanlı olup,soyum Kırım Türlerinden gelmektedir.Dedelerim Kırımdan Deliorman'a ve daha sonra bizler tekrar bir göç yaşayıp Anavatanımız Türkiye'ye geldik.Bu makaleyi özetleyen ve yazan arkadşı kutluyorum.Saygılarımla.
Kimse bana şarapçı kültürünü satmasın.Artık Pomakları Pomak gibi görmek istiyorum. Pomakları birlik görmek istiyorum. Artık Pomakları adam gibi müslüman görmek istiyorum. Basit muhacirler olarak görülmekten uzak.
Osmanlı dinimizden dolayı Türk demiş. Eyvallah. Gavur Dilimizden dolayı islimlaşmış bulgar demiş. Eyvallah. 93 harbi dedikleri 1912 de. Çanakkaleden 2 yşıl önce. Plevne savaşı, Şihka geçidi. Sarıkamışı dillerine dolayanlar. Kaç milyon Pomağın bu vatan için öldüğünü bilen var mı?. En iyimser tahmin 4 Milyon. Oysa katledilen Pomak sayısı 35-40 milyonu bulmuştu. Geriye bir avuç kaldık. Şimdi hala mı yok olmaya çalışıyoruz. Kendimize, atalarımıza bu ihanet nedir?. Çanakkale de 253 bin şehit. Şihka da 4 milyon Pomak verdik. Tarihten hesap sorma zamanıdır. 6 yıl sonraki 1 milyon ermeninin hesabını soranlara. Ve bizi unutanlara.
deliormanlılar ve kırcaaliler bir birinden çok farklı bunun nedeni bizdeki peçeneklikmiş demek ayrıca ben kırcaalililerde araplık olduğunu duymuştum bu konuda bilgisi olan varmı
bu karadenizden gelenlerle bir bagimiz veya etkilenmemiz olabilir, uşaaam diyoruz bizde ayrıca gayda sesi duydum mu içim bi hoş oluyo, bi de şu düğünlerde oynadığımız halaylar benzerlik gösterioo.. ne bileyim burnumuz da büyükçe olsa soyumuz belli olurdu ..
Bu makaleyi derlememdeki en önemli sebep, şu anda Bulgaristan'da yaşayan veya oradan yeni göç eden kardeşlerimizin dikkatini bu konuya çekmektir. Birçok kardeşimiz, balkanlara sadece Anadoludan göç ettiğimizi düşünmekteler. Osmanlılardan önce karadenizin kuzeyinden gelen Türkler de sonradan müslüman olmuşlar ve Anadoludan gelenlerle karışmışlardır. İşte bunu ayırt edebilmek için belki bize adetler, töreler, gelenek-görenekler, kıyafetler de ipucu verebilir. Bulgaristan'dan yeni gelenler bu konularda büyüklerinden bilgi edinmelidirler. Aslında bu makalenin yorumu uzun olacak.